Hayal Kırıklıkları (Starfield, Daymare 1994, Ford Solis, Under The Waves, Trine 5) Oyun Değerlendirmesi

Bu Konuyu Görüntüleyen Kullanıcılar (Toplam: 1, Üyeler: 0, Misafirler: 1)

lostideas75

Moderatör
Destekçi Üye
26 Kas 2021
297
145
43
Son Günlerde Ne Kadar Çok Ümitlendiren Ama Çok Çabuk Hayal Kırıklığına Uğratan Oyun Oldu Böyle…

Bunları paylaşmak istedik… Belki sizin önceden ayağınızı denk almanıza vesile olur….

Daymare 1994 Sandcastle, Under The Waves, Trine 5 A Clockwork Conspiracy, Ford Solis ve Starfield…

fort.jpg


Bu oyunlar son birkaç gün içinde ilk üçü Türkçe oldukları ve belli bir kalitede göründükleri için sevindirdi ama çok çabuk bir şekilde ümit ve sevinç yerini hayal kırıklığı, can sıkıntısı ve monotonluğa bıraktı. Ford Solis’in de Türkçe yaması çıktı ama onun öncesinde zaten anlık çeviri programıyla Türkçe olarak oynuyordum ve ciddi sıkılıyordum. İngilizce gameplay’e ve steam’deki yorumlara bakınca, oyunun sonuna kadar anlamlı hiçbir konu olmadığını üzülerek öğrendim ve gameplay videosundan da bunu teyid edip oyunu terk ettim. Ve aman diyorum bu oyuna dikkat edin. Sonra zamanınızın bu kadar boşa harcanacağını niye kimse haber etmedi demeyin. Oyunda koşmak yok. Ağır ağır ilerliyorsunuz ve karmaşık koridorlar ve çoğu kilitli kapılar arasında dört dönüp duruyorsunuz. Sıklıkla çıkan pc monitörlerindeki yazıları ve personel kayıt videolarını okuyorsunuz. Bir şeylerin olduğunu ama ne olduğunu tam anlatmayan şeyler bunlar ve illa ki bir yerde çözülecek diye sabırla devam ediyorsunuz... Biz size önceden haber ediyoruz. İnanmıyorsanız gameplay videosuna bakın teyid edin. Bu oyunun anlamlı ve sonuçlanan bir hikayesi yok. Şaşırtıcıdır ama aksiyonu neredeyse hiç yok. Böyle şeylerle koca oyunu doldurup yüksek fiyat belirlemişler. Açıkçası bu yapımın bir nitelikli dolandırma faaliyeti olduğu kanaatindeyim. Emsalleri çok arttı piyasada. O yüzden uzak durmanızı tavsiye ediyorum...

under.jpg


Under The Waves de öyle… Ciddi bir hayal kırıklığı. Oyun hakkındaki yorumum: “Oyunu cidden sıkıcı ve kasvetli buldum, yapımcının önceki oyunlarına hiç benzemiyor. Onlar çok daha sürükleyici ve heyecanlıydı. Hem zengin hikâye hem de dinamik oynanış açısından. Ama bu oyun onlarla hiç benzerlik göstermiyor. Benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Quantic Dream neden böyle bir oyun yapsın ki diye sordum kendime... Tam oynanışı gösteren bu videoyu görünce fikrim daha da pekişti.” Gerçi sonradan oyunu Quantic Dream’in geliştirmediği, sadece onların teknolojisinin kullanıldığı yönünde bazı yorumlar geldi ama netice değişmiyor. Quantic Dream firması Detroit: Become Human, Heavy Rain ve Beyond: Two Souls gibi, çoğu kişi tarafından yapılan en iyi oyunlar arasında sayılan oyunların yapımcısı olunca nasıl beklenti oluşmaz ki? Meğer steam sayfasında “Geliştirici: Parallel Studio ve Yayıncı: Quantic Dream” yazıyormuş. Biz tabi Quantic Dream ismini görünce onlar yapmış zannettik. Her ne ise. Boş hantal görevlerle dolu bir oyun daha çöpe gitti. Oyunun kontrolleri inanın çok berbat. O yüzden bu manasız macera ve sinir bozucu oyundan uzak durmanızı tavsiye ediyorum. Tabi yine de siz bilirsiniz.

daym.jpg


Daymare 1994 Sandcastle, görsel olarak iyi ama her şey görsellik değil ki. Girin steam sayfasındaki İngilizce olumsuz yorumları okuyun, hak vereceksiniz. Monoton hikâye, anlamsızca zorluk, klişe dövüşler, çok sayıda klasik, angarya ve aptal avutan görevler. Kilitli kapıyı açmak için anahtar bul… Anahtar kartını geliştirmek için bir şey bul… vb. şeyler oyunu istila etmiş. Bu da büyük oranda hayal kırıklığı gibi görünüyor. Full gameplay videosunu ön izledim. Hiç ümit vaad etmiyor. Her ne ise.

Daymare 1994 Sandcastle Hakkında Kanaat ve İzlenim Güncellemesi:

Öncelikle oyunun insanları haklı olarak sinir eden ve küfretmelerine sebep olan olumsuz özelliği, yaratıklarla dövüş sahnelerinin aşırı zor olmasıydı. Aynen katılıyorum. Zaten bir oyunda oynanabilirliğin çok önemli bir unsur olduğunu ve bunun doğru kıvamını birçok yapımın doğru belirleyemediğini düşünüyorum. İnsanlar oyunlarla hoşça ve keyifli zaman geçirmek, iyi hissetmek, hayal güçlerini tatmin etmek isterler. Mazoşist miyiz ki, sürekli ve ard arda zahmet, eziyet ve sıkıntı çekelim ve dakika başı aşırı efor sarf edelim? Hatta çok defa başarısız olup, aynı sahneleri tekrar tekrar geçmek için yorulup duralım? Bu çok yanlış bir iş. Oyun yapımcıları bu konuda çok hatalı davranıyorlar. Oyun zor olunca kaliteli olmuyor. Çok sık ve zor dövüş sahneleri koyup oyunun oynanış zamanını arttırıyorsunuz ama keşke daha kısa olsa da damakta tatlı bir iz bıraksa… Evet, bu oyunun trainer’ı çıkınca, tarzı hitap ettiği için oynamak için bir şans daha vermek istedim. Neticede hem Türkçe, hem görsel kalitesi ortalamanın üstünde bir yapım. Oyunun mücadele sahneleri o kadar zor ki, trainer kullanarak bile ölebiliyorsunuz ve size sıkıntı yaşatıyor. Bu anlamda çok müstesna bir oyun. (Yaşı bizim kadar olmayan genç kardeşler bu yakınmanın ne demek olduğunu ilerleyen yıllarda çok iyi anlayacaklar…)

Fakat şunu söylemeliyim ki, trainer sayesinde önceki kadar zorlanmadığım için hikâyeye odaklanma fırsatı buldum ve oyunun akışı bir filme yakın bir seyir arz edince ve birçok saçma sapan hikâyeli oyunu da hesaba katarsak, oyunun bu türe meraklılar için belli bir ölçüde keyif alınabilir ve sürükleyici sayılabilecek bir macera hissi verdiğini ve güzel aktığını söylememiz ve bu anlamda tavsiye etmemiz gerekiyor. Sezar’ın hakkı Sezar’a. (Oyunun tamamı bitti.)

Oyunun bence ikinci bir ciddi kusuru ve aşırı sinir bozucu sorunu daha var ki, en az dövüş sahneleri kadar hatta daha fazla sinirlendirdi ve küfrettirdi beni. O da oyun ortamının çok fazla karanlık olması. Ama öyle böyle değil. Aşırı karanlık. Elinizdeki fenerin ışığının aydınlattığı alanının çok dar bir dairesel alana hapsedilmiş olması buna sebep oluyor tabi. Çok oyun oynadık ama bu kadar rahatsız olduğumu hiç hatırlamıyorum. Bir noktadan sonra odanın ışıklarını tamamen kapatıp oynamak zorunda kaldım. Ama inanır mısınız, bu dahi tam fayda vermedi. Gözünüzün önünü göremiyorsunuz! Böyle bir şey olabilir mi? Zaten yönlendirme yok. Harita yok. Birçok yerde dolanıp bir yerlere gitmeniz, bir şeyler yapıp, tekrar geri dönmeniz gerekiyor çok defa ve bu durum çok can sıkıcı oluyor. (Ben bu durumun bir şark kurnazlığından kaynaklandığını düşünüyorum. Şöyle ki: Optimizasyonla uğraşmak yerine görünen alanı daraltmak ve karanlık alanı arttırmak, PC’yi yormamak için pratik bir çözümdür. Bence bu maksatla yapmışlar ama çok ayıp etmişler. Çünkü böyle rezalet olmaz.)

Tüm bunlara rağmen, size mükemmel olmasa bile mümkün olan en keyifli bir deneyimi yaşatabilecek iki yöntemle bu oynamanızı tavsiye ediyoruz: Işıkları söndürün, trainer kullanın!

t5.jpg


Trine 5, oyunun işin aslında (ne kadar göz alıcı ve değişik görünen görsellere sahip olsa da) 2 boyutlu platform oyunu olduğu bilinerek oynansa, hoş görünen bir oyun. Ama işte işin üç kağıdına kaçan firma, tanıtım videolarını öyle bir yapmış ki, açıkçası bu seriyi takip etmeyenler 2D platform oyunu olduğunu düşünmemişlerdir. Ben de öyle olsa bile, pek çok yerinde 3 boyutlu etkileyici animasyonların da var olduğunu varsaymışım. Ama öyle değilmiş. Bir yerden sonra sıkmaya başlayan bir platform oyunu işte. Her ne ise. Yine de çok kötü sayılmayabilir ama videolarında vaad ettiğinin uzağından bile geçmiyor tabi.

stttttttttttttttt.jpg


ve Starfield… Belki şimdilik 2 saat, anlık çeviri programıyla oynamışımdır ama çok monoton ve sıkıcı buldum ve gözlerime inen uykudan göz kapaklarımı açık tutamamaya başladım. Daha ne kadar hayal kırıklığı olabilirdi bilemiyorum. Gerçi Rpg diyorlar, aslında bu tarz oyunlar pek bana göre değil onu da biliyorum ama o kadar abartıldı ki, elbette insan merak ediyor. Başarılı olsa bizi de etkilerdi diye düşünüyorum ama olmadı. Gerçi çok başarılı hatta mükemmel bulunan Baldur's Gate 3 de beni sarmadı ve bir mana ifade etmedi. Ne Türkçe olması ve ne de oyunu sıra tabanlı görünümden TPS görünümüne döndüren özelliği kurtarmadı ve çok fazla dayanamayıp bıraktım. Tarz meselesi. Bana hitap etmedi demek. Ama Starfield konusunda farklı izlenimim. Bu oyunda birçok şey olmamış gibi. Karakterlerin konuşmaları hantal ve monoton. Aynı Hogwarts Legacy’de olduğu gibi bir ruh, duygu ve mimik yok. Bu da çok can sıkıcı ve monoton yapıyor. Ayrıca karakterimizin konuşmaması konusunda da bence çok yanlış bir karar alınmış. Bu da iyi hissettirmiyor. Daha doğru dürüst aksiyon bölümlerine gelmediğim için mi oyun hakkındaki izlenimim olumsuz dedim ve gameplay videolarına baktım. Evet bazı aksiyon sahneleri var ama diyalogların tarzı aynı hantallık ve sıkıcılıkta. Heyecan vermiyor. Rpg oyunlarında genelde rastlanan bir şey sanırım. Belki o yüzden sevmiyorum. Onları seven tabi bunu da sevebilir ve rahatsızlık hissetmeyebilir. Bir oyuna ağzına kadar içerikle doldurmak ve içerik yağdırmak marifet değil. Manasız, anlamsız, ruhsuz, heyecan ve haz vermeyen, size hiçbir şey katmayan tonla içerik olmaz olsun! Halbuki Detroit Become Human öyle miydi? Başlarda o da belki az biraz durgun sayılabilirdi ama çok çabuk hareketlenip müthiş bir zengin hikâye ile doyuruculuk ve aksiyonun tam kıvamında sunulmasıyla harika sürükleyicilik hakimdi oyunun tamamına. Ama bu oyun bunun yanından bile geçme kabiliyeti olmadığını daha baştan sözünü vermiş görünüyor. Deneyimler kişiseldir tabi. Fakat ilk 2 saat hiç iyi şeyler hissettirmedi.

Starfield'i biraz daha oynadım ama gercekten bu tarz bana hiç cevap etmiyor. Bunaltıcı derecede sıkıcı geldi. Devam etmemeye karar verdim ve sildim. Bunu yapmadan önce oyunun full gameplay videosunu da taradım. Hep aynı tarzda devam ettiğini gördüm ve kanaatimi teyid etmiş oldum. Bu oyundan benim gibi sıkılanlara tavsiye edebileceğim çok başka tarzda yapımlar var. Detroit Become Human yapımcısının oyunları mesela. Çok ama çok heyecanlı, merak uyandıran, sürükleyici, tempolu vs.
 

ilterciv

Çaylak
27 Eyl 2023
2
0
1
Starfield konusunda çoğunlukla katılıyorum. 50. saatimin sonunda nedense sıkıcı gelmeye başladı. Yapay zeka, fizikler vb. nedenlerden dolayi.
 

Son mesajlar

shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Geri
Üst